Hayatınızın film gibi günlerini yaşamak istiyorsanız kendinize bir Küba seyahati armağan edin!!!

Ben öyle yaptım. Jose Marti Havaalanı’na indiğimde, beni karşılayan 1968 model Chevrolet’in kapısını açtım ve yaşamayı planladığım anılarıma ‘’başla ‘’ dedim

Transferlerimi yapan Jose ‘nin puro ikramıyla başlayan eski Havana’nın büyülü havası, kendi hayatımın ne kadar da mükemmel olduğunu bana tekrar hissettirdi. Şanslıydım çünkü Küba’daydım!!!

Büyükşehirlerde yaşayan herkes gibi kendimce edindiğim ‘’İstanbul paranoyasına’’ elveda ederek kıpkırmızı Chevrolet’in camını açtım ve kendimi rüzgara bıraktım.

Jose’nin sıcak sohbetiyle ilerlediğimiz Küba sokaklarındaki çocukların ve yaşlı insanların selamlarıyla şehre ulaştık! Jose’nin yolculuğum sırasında bana öğrettiği İspanyolca sözler eşliğinde 68 model Chevrolet’imle o akşamlık vedalaştık!!.

Otel Raquel!

Kapısından içeri girdiğimde “iyi sıhhatte olsunlar”ın bana hayatımın sürprizini yaptıklarını düşündüm. Çevremi şaşkınlık ve hayranlıkla seyrediyordum.

Bir an otelin lobisinde Quentino Tarantino ile buluşacağımı düşündüm. İnanın otelin tarihi mimarisi o kadar büyüleyici ki ilk üç saniye içinde, kendi kendinizi sanki bir film setinde olduğuna inandırmayı başarabiliyorsunuz!

Ve başrol sizin!!!

Hani derler ya “zamanın ne içinde ne de dışında olmak” hangi tarihte yaşadığınızın ya da yaşadığınız günün Çarşamba, Perşembe oluşu önemli değildir artık!!! Önemli olan ‘’o’’ an’dır.

Havana size zamansızlığı anlatır. 2015 değildir yaşadığınız zaman !!! Zaman, Havana’dır !

Sabah ahşap pencelerinizi açtığınızda Havana’nın en müthiş ve görkemli binalarının kendiniz için yapıldığını düşünürsünüz. Otel Raquel’de bizimle ilgilenen Maria’nın küçük sevimli notları ise kahvaltı öncelerinde o kadar iyi gelir ki!! Tatlı tatlı gülümsediğinizi farkedersiniz.

Bu arada Senyora olmak ve 1800’lü yılların demir asansörleriyle kahvaltıya inmek oldukça romantiktir. Kesinlikle deneyin çok havalı oluyor.

Sonrasında Racel’in inanılmaz kahvaltıları!!! O kahvaltıları, hepimizin buzdolabı demirbaşı olan o malum dondurma kaplarına koyup eve getirmeyi aklımdan geçirmedim de değil (ama yapmadım elbette)

Ve sıra geldi Karayiplerin bembeyaz kumlarına !!! Coco ağaçlarının gölgesine düşen coco’larınızı alır sahile inerseniz!!! Poseidon’unun beyaz köpükleri vücudunuza şifa ve güzellik verir!!!

Ve sabahlara kadar süren salsa ve caz müzikleriyle gökyüzündeki yıldızları daha da yakından görmek!!!
Eğer tatil anlayışınız kendinizi yenilemek ise; müziğin, dansın, rom’un cazibesiyle kendi ruhunuzu yeniden yenileyebilirsiniz!!!

Hayatımın en anlamlı ve değerli seyahatimi gerçekleştirmemde emeği olan, dünyanın öteki ucuna gidişimde güvenliğimi ve konforumu eksiksiz düşünen World Travel Service (WTS) danışmanı Sayın Barış Yumrukçu’ya Saygılarımla, Teşekkürler Barış ve WTS