İspanya, İtalya ve Portekiz’te halk turizm yüküne isyan ederken, rekor ziyaretçi sayısına ulaşan Fransa’da toplumsal tepki neredeyse yok. Peki, 100 milyon turisti ağırlayan bu ülke öfkeyi nasıl bastırıyor?
Avrupa’nın güneyinde turist karşıtı gösteriler yaz aylarının rutini haline gelirken, Fransa‘nın rekor kıran turizm rakamları dikkat çekici bir sessizlikle karşılanıyor. Louvre’da personel grevde, Paris sokakları turist kaynıyor, ama protesto yok. Oysa aynı yoğunluk Barselona’da, Palma’da binleri sokağa döküyor. Uzmanlara göre Fransa, bu baskıyı dağıtmayı başaran nadir ülkelerden biri. Üstelik bunu yaparken kimseyi sokaklara dökmeden, toplumsal huzuru da koruyarak başarıyor.
Paris hoşgörülü
Fransa’nın turizmle olan tarihsel bağları, başkenti Paris’in yıllardır dünyanın gözdesi olmasına alışmasını sağladı. 1800’lü yıllardan bu yana uluslararası fuarlara ve sergilere ev sahipliği yapan şehir, turistleri yıllardır entegre etmeyi başardı. Buna karşın Barcelona gibi şehirler, turizmi ancak 1992 Olimpiyatları sonrası tanıdı. Bu fark, halkın verdiği tepkilere de yansıyor.
“Zengin turistin umursamazlığı”na karşı sessiz önlemler
Airbnb gibi platformların şehir dokusunu bozduğu yönündeki eleştiriler Avrupa genelinde yankı bulurken, Fransa bu süreci daha kontrollü yönetiyor. Paris’teki müzeler, özellikle de Louvre, artık milyonları ağırlarken fiziki sınırlarına dayanmış durumda. 2024’te 8.7 milyon kişinin ziyaret ettiği Louvre’un çalışanları, kalabalıktan dolayı grev bile yaptı. Ancak tepkiler, sokakta değil, müzenin içinde kaldı.
Disneyland ve Versailles etkisi
Fransa’daki ziyaretçi dağılımının dengeli olması en büyük avantajlardan biri. Disneyland Paris (14 milyon) ve Versailles Sarayı (7 milyon), Paris’in yükünü büyük ölçüde azaltıyor. Böylece kent merkezi nefes alıyor, turist akını bir noktaya yığılmıyor. Bu model, Barselona gibi turistin tek bir noktada biriktiği kentlerle ciddi fark yaratıyor.
İç turizmin etkisi büyük
Fransa’da seyahat edenlerin büyük kısmı yine Fransızlar. 2024 verilerine göre, iç turizm harcamaları, yabancı ziyaretçilerin harcamalarının iki katına ulaştı. Oysa İspanya’da bu oran birbirine çok daha yakın. Uzmanlara göre, yerli turistin dil, kültür ve davranış benzerliği, çatışma riskini azaltıyor. Aynı dili konuşan ve mekâna hâkim olan misafir, ev sahibi için daha az sorun çıkarıyor.
Kıyıya yığılmak yerine ülkeye yayılıyorlar
İspanya’da yazlık kıyı kentleri neredeyse yılın üç ayında turist akınıyla dolup taşarken, Fransa’da ziyaretçi profili daha çeşitlenmiş durumda. Kayak merkezlerinden bağ rotalarına, kıyı kasabalarından köy pazarlarına kadar geniş bir turizm ağına sahip ülke, yoğunluğu yıl içine yaymayı başarıyor.
Tehlike geçmiş değil
Yine de Fransa’da alarm zilleri çalmıyor değil. Côte d’Azur kıyısındaki Porquerolles Adası’nda günlük ziyaretçi limiti 6 binle sınırlandı. Saint-Malo gibi turistik şehirlerse yaz aylarındaki yığılmayı azaltmak için yıl boyu cazibe merkezi olmayı hedefliyor.