Türk turistler arasında genelde sadece ‘balayı adası’ olarak bilinse de Endonezya’nın Bali adası, Uzakdoğu coğrafyasına ait birçok özelliği barındırıyor. / Balayı çiftlerinin gözdesi: Bali Adası…
Zaman gazetesinden Zeynep Kılıç’ın özel haberi;
Bali’ye doğru yola çıkarken bu ada ile ilgili bildiğimiz tek şey, plajları, doğal güzelliği ve en önemlisi ucuzluğuyla özellikle yeni evli çiftlerin balayı için tercih ettiği bir yer olduğu idi. Dolayısıyla ‘kültür turu yapmak isteyen bizler’ için öyle çok da ilgi çekici bir yer değildi. Fakat, Endonezya’ya kadar gelmişken Bali’ye gitmemek olmaz diye düşünerek kendimizi ülkenin binlerce adasından biri olan Bali’de bulduk. Daha havaalanında, Bali hakkındaki basmakalıp bilgilerimiz, ete kemiğe bürünmüş bir şekilde karşımıza çıkıverdi. Parmak arası terliklerin çıkardığı ‘şıpıdık şıpıdık’ sesleri eşliğinde gözümüzün önünden çiçek desenli gömlekleri ve bermuda şortlarıyla onlarca ‘tatil insanı’ geçiyordu.
‘Ne yapalım, bol bol manzara izleyeceğiz, yeşile maviye doyacağız’ düşüncesiyle kendimizi tam avutmuştuk ki, ‘Türk’ün sınırda imtihanı’ Müslüman memleket Endonezya’da bile vuku buldu. Batılı turistlerin pasaportlarına göz ucuyla bakıp ‘geç’ işareti veren polis, sıra bizimkine gelince evirdi çevirdi, sağına baktı, soluna baktı, o da yetmedi kendisiyle gelmemizi isteyerek büroya götürdü. Birkaç soru sorduktan sonra yanına getirdiği bir deste Türk pasaportunu gösterip son birkaç haftadır 10’a yakın Suriyelinin sahte Türk pasaportuyla Bali’ye girmek istediğini anlatarak özür diledi ve bizler için Bali serüveni biraz maceralı da olsa başlamış oldu.
Bali: Balayı mekanı’ndan daha fazlası
Bali’nin ‘balayı mekanı’ndan çok daha fazlası olduğunu fark etmeye başladığımız an; sokaklar, kaldırımlar, evlerin önü, marketler hatta tuvaletler de dahil hemen her yerde halkın küçük kaplar içerisinde ‘tanrıları’na sundukları adakları görmemize denk geldi. Bu küçük sunular, adada Hint kültürünün çok baskın bir şekilde yaşandığını ve önümüzdeki iki günde bizi çok renkli ve bir o kadar farklı deneyimlerin beklediğini haber veriyordu.
Bali’de halkın yüzde 95’ini oluşturan Hindular, dünyanın diğer yerlerindeki dindaşlarından daha dindar olmalarıyla tanınıyor. Kare şeklindeki küçük kapların içinde muz yaprağı, çiçek, pilav, şeker, bisküvi hatta bazen sigara bile olabiliyor. Bu şekilde tanrılara sevgilerini ileten ve günlerinin bereketli ve iyi geçeceğine inanan Hinduların bu kadar dindar olmalarının sebebi Hinduizm’e sadece din değil kültürel kimlik olarak da sahip çıkmalarıymış. Önce Budizm ardından İslam gelmeden önce Endonezya’yı oluşturan adaların tamamına yakınında Hindu dini hakim iken şimdi yalnızca bu adada Hinduların çoğunlukta olması, halkın normalden fazla dinlerine ve kimliklerine sahip çıktığının da bir göstergesi.
Bali adası turu için tıklayın
15. yüzyılla birlikte İslam’ın Java ve Sumatra adalarında hakim olmaya başlamasıyla bölgedeki Hindu sanatçılar ve entelektüeller Bali’ye yerleşmiş. O günlerin etkisiyle olsa gerek bugün Bali’de halkın büyük bir kısmı sanatçı. Özellikle Bali’nin kültür merkezi olarak adlandırılan Ubud bölgesinde heykelcilik, taş ve ahşap oymacılığı, altın ve gümüş işlemeciliği, resim ve batik adı verilen kumaş boyamacılığının sergilendiği atölyeler ve galeriler, bakkal dükkanı gibi her yerde karşınıza çıkabiliyor.
Bu arada Ubud, aynı zamanda Julia Roberts’ın başrolünü oynadığı ve geçen yıl büyük bir gişe başarısı yakalayan ‘Ye, Sev, Dua Et’ adlı filmin de çekildiği yer. Bali’de 20 binden fazla olduğu bilinen tapınakların büyük kısmı da Ubud’da bulunuyor. Ayrıca evlerin içinde de küçük aile tapınakları var. En ünlü tapınaklardan ikisi Puri Saren ve Pura Taman Ayun. İki tapınak da birçokları gibi yemyeşil ve geniş bir arazide etrafı küçük göllerle çevrili bir şekilde karşılıyor sizi. Ünlü bir diğer tapınak da Tirta Empul. Burayı özel kılan, tapınak alanı içerisinde Hinduların ‘kutsal su’ olduğuna inandıkları çeşmeli havuzların bulunması. 11. yüzyılda inşa edilen tapınağın çevresindeki 12 çeşmeden akan suyun altında yıkanarak ibadet eden Hinduları günün her saatinde görmek mümkün. Hindular suyu sadece yıkanmak için kullanmıyorlar. Şifalı olduğuna inandıkları suyu içip, şişelerle evlerine de götürüyorlar. Buraya girmek isteyen kadın ve erkeklerden sarong denilen uzun örtüyü bellerine sarıp bir kuşak ile bağlamaları isteniyor. Yanında uzun bir örtüsü olmayanlara kuşak ve örtü takdim ediliyor.
Bu arada Bali’de o kadar çok gezilecek yer var ki bunu tek başınıza yapmanız çok da mümkün değil. Motosiklet kullanmayı da bilmiyorsanız geriye tek bir yol kalıyor. 50-60 dolar karşılığında sizi gün boyu gezdirebilecek bir taksi tutmanız. Bu, kişi başı ücret değil. Grup kalabalık olduğunda kişi başı 15-20 dolar karşılığında Hindu şoför-rehber eşliğinde Bali’nin tüm güzelliklerini görmeniz mümkün. Turistik taksiler, dileyene maymun tarlaları, volkanik dağ gezisi, pirinç tarlaları ve tabii ki tapınakları da içeren yarım ve tam günlük gezi seçenekleri sunuyor. Zaten adada taksiler dışında ulaşımı sağlayan başka herhangi bir araç yok. Bali ve dolayısıyla kadim Hint kültürünü tanımak için yapılabilecek başka bir şey de adada yine çok yaygın olarak icra edilen yerel dansları izlemek.
Bu danslardan en ünlüleri Barong ve Kecak.Hem Kecak dansını hem Bali’nin en ilginç yapıdaki deniz tapınağını, hem gün batımını ve son olarak da sörfçülerin dalgalarla mücadelesini bir arada görebilmek için Tanah Lot en uygun yer. İsmini kaya üzerine oturtulmuş tapınaktan alan mekanda irili ufaklı daha birçok tapınak bulunuyor. Aynı yerde Bali’ye özgü hediyelik eşya alıp enfes gün batımını izlemek de mümkün. Tanah Lot, yerli yabancı turistlerin de en fazla ziyaret ettiği yerlerden biriymiş.
Avustralyalı ve Avrupalı turistlerin yanı sıra çevredeki diğer adalardan ve başkent Cakarta’dan çok sayıda yerli Endonezyalı turist görüyoruz. Onlar da adada Müslüman turist görmeye alışık olmadığından olsa gerek, bir anda çevremizi bizlerle fotoğraf çektirmek isteyen Endonezyalılar sarıyor. Neye uğradığımızı şaşırıyoruz. Tam ünlü olduğumuz hissine kapılıp havaya girmek üzereyken okul gezisine çıktığını tahmin ettiğimiz onlarca Endonezyalı öğrenci sarıyor çevremizi. Az sonra öğretmenlerinden çocukların bir yetimhanenin öğrencileri olduğunu öğreniyoruz. 2004’te meydana gelen deprem Endonezya’da birçok çocuğu yetim bıraktığından ülke genelinde yüzlerce yetimhane bulunduğunu hatırlıyoruz.
‘Bu kadar tapınak yeter’ derseniz, rotanızı adada daha ziyaret edilecek doğal mekanlara çevirebilirsiniz. Alas Kedaton onlardan biri. Adadaki birkaç maymun ormanından biri olan Alas Kedaton’a girerken rehberler yapmamanız gerekenler konusunda uyarıyor. Mesela, maymunlarla göz göze gelmemeye çalışmak, elinizden ya da çantanızdan bir şey almaya kalkıştıklarında karşı durmamak. Cesaretli turistlere ise maymunlara muz vermek ve göz göze gelmek serbest. Kintamani Yanardağı, Jatiluwih pirinç tarlaları ve orkide bahçeleri de (Orchid Garden) gitmişken mutlaka görülmesi gereken yerlerden. Maceradan korkmayan turistler için ise adres Taro köyündeki Fil Safari Parkı. Adanın tatil mekanları ise Semnyak ve Kuta.
Yeme içmeye gelince, ana yemek tabii ki pirinç. Bir pilav çeşidi olan nasi goreng ve makarna çeşidi olan mia goreng ile makarna pilav karışımı olan bihun goreng yöresel yemekleri. Balık ve kaz eti de oldukça fazla tüketiliyor. Hemen her şey bol baharat ve sosla servis edildiğinden farklı damak tatlarına açık olmayanlar için çok cazip gelmeyebilir.
Son yıllarda artan ilgiden olsa gerek bazı havayolu şirketleri Bali’ye direkt uçak seferleri başlatmış. 10 saatten fazla bir sürede bu eşsiz adaya ulaşılabiliyor. Bali’nin mesafe olarak çok uzak bir coğrafyada olmasından kaynaklanan yüksek uçak bileti fiyatlarını adada hakim olan ucuzluk ile telafi etmek mümkün. 5 yıldızlı oteller dahi geceliği 60 dolara bulunabilirken, ‘Yıldızı neyleyim ertesi gün beni dinç tutacak bir uyku çekeyim yeter.’ diyenlere gayet temiz, klimalı ve internet bağlantılı küçük otellerde geceliği 10-15 dolara konaklama imkanı sunuluyor.